Yûnus Emre, bizim klâsikleşmiş şahsiyetlerimizin başında gelir. Duygu ve şiir diliyle, sadece zamânına hitap etmemiş, 700 yıldan beri, her dem yeniden doğmuşçasına bir tâzelik içinde milletimize, hattâ bütün insanlığa seslenip durmuştur. Bir milletin yaşaması ve devamı için klâsiklerini tanıması ve tanıtması şarttır. Onlar, nesiller arasındaki kültür bağını oluşturur ve milletin devamlılığını sağlama vazifesi görürler. “Kökü […]
Mehmet Demirci
İzmir’de Tasavvuf Kültürü
Tasavvuf, Anadolu şehirlerinin kültürel yapısının şekillenmesinde önemli dinamiklerden biridir. Yüzyıllar boyunca sûfîlerin gayret ve himmetiyle oluşan bu güçlü medeniyet, edebiyattan folklore, mimarîden musikîye kadar toplumu besleyen bütün damarlara kaynaklık etmiştir.
*
Anadolu’nun her şehrinde olduğu gibi İzmir’de de güçlü bir tasavvuf geleneğinin varlığı hissedilir. Ünlü seyyah İbn Battuta’nın 1300’lü yıllarda anlattığı Rifâî tekkesinden, çağımızın önemli mutasavvıflarından olan Lütfi Filiz’in anlattığı tasavvufî çevrelere kadar yüzyıllar boyunca tasavvufî doku İzmir’in kültür hayatında önemli bir yer işgal etmiştir. Mesela Râkım Erkutlu ve Neyzen Tevfik gibi isimlerin, İzmir tekkelerinde yetişmiş olduğunu görürüz.
Mehmet Demirci’nin hazırladığı bu eser, İzmir’in kültür tarihinde tasavvufun renkli macerasının bir panoramasını sergilemekte ve İzmir’in bilinmeyen manevî iklimine dikkat çekmektedir. Aynı zamanda İzmir’de Tasavvuf Kültürü, şehrin en etkili tasavvufî kurumlarından olan İzmir Mevlevîhânesi hakkında okura önemli bilgiler sunmaktadır.
Eskişehirli Melâmî Ali Rıza Doksanyedi
Hz. Mevlânâ Konya ve Halep medreselerinde okuyup öğretim üyeliği yaparken daha sonra kendini mânevî hayata vermiştir. Osmanlı’nın ilk kadısı Dâvûd-ı Kayserî bir âlim mutasavvıftır Azîz Mahmud Hüdâyî, İsmâil Hakkı Bursevî aynı durumdadır. Bunların yüzlercesini saymak mümkündür.
Böyle ismi bilinenler yanında fazla tanınmayan veya mahviyet kaftanına bütünmüş başkaları da vardır. Bu kitabın konusu olan Ali Rıza Doksanyedi bunlardan biridir.
Rumeli topraklarında doğmuş olan bu muhterem zât, Üsküp medreselerinde öğrenim görmüş, Balkan faciası sebebiyle doğduğu toprakları terk ederek Anadolu’ya göçüp gelmiştir. Melâmet yoluna dahil olup vaizlikle, tercüme ve telifle meşgul olarak eserler yazıp yayımlamıştır. En değerli çalışmalarından biri Te’vîlât-ı Kâşâniyye adlı tasavvufî tefsiri Türkçe’ye yaptığı tercümedir.
Namazın Hakikati; Ecvibetü’l – Hakkıyye
Türk tasavvuf tarihinin en önemli simalarından biri olan İsmâil Hakkı Bursevî’nin kaleme almış olduğu bu eser, kendisine sorulan 7 sorunun cevabından oluşuyor. Namazın beş vakit olmasının sebebi, namaz rekâtlarının sayısı, gündüz kılınan namazlarda kıraatin sessiz gece kılınanlarda ise sesli olmasının sebebi, hutbenin cuma namazında önce, bayram namazında ise sonra okunmasının hikmeti, bayram namazlarındaki ziyâde tekbirlerin hikmetleri gibi konular etrafında sorulan sorulara İsmâil Hakkı Bursevî’nin verdiği cevaplar, namazın hikmetlerine ve hakîkatine dair çok önemli bilgiler ihtivâ ediyor. Bursevî’nin zâhir-bâtın dengesini gözeterek yaptığı bu izahların, namaza dair bilmediğimiz yeni anlamlara kapı aralayacağı kanaatindeyiz.