Muhammed Nûru’l-Arabî’nin Anadolu ve Rumeli coğrafyasında tanınırlığını sağlayan eserlerinin başında Noktatü’l-Beyân gelir. Hatta Hazret-i Pîr, bu eserin adından mülhem “Noktacı Hoca” lakabıyla anılagelmiştir.
*
Hazret-i Peygamber, bir hadîs-i şerîfinde “İndirilmiş olan kitaplardaki bütün sırlar Kur’ân’da, Kur’ân’da olan bütün sırlar Fâtiha’da, Fâtiha’daki bütün sırlar başındaki Bismillâhirrahmânirrahîm’de, Bismillâhirrahmânirrahîm’de olan bütün sırlar başındaki ‘bâ’ harfinde, ‘bâ’ harfindeki bütün sırlar altındaki noktada vardır.” demiştir. Hazret-i Ali de bu hadîse mukabil “İşte o nokta benim!” demektedir.
Bütün âlemlerin sırrı bir noktada saklıdır. Nokta, eşyanın hakîkatinin kaynağıdır. Noktayı anlayan kendini anlar. Kendini anlayan ise Rabb’ini anlamış olur.
Nice velîler eserlerinde bu sırdan dem vurarak noktayı açıklamaya gayret etmişlerdir. Peki, bu nokta nedir? Bu noktayı bu kadar önemli kılan nedir? Noktayı bilen neyi bilmiş olacaktır?
Bütün bu soruların cevaplarını elinizdeki eserde bulacağınızı düşünüyoruz…
Seyyid Muhammed Nûrul Arabî
Nuru’l-Arabi Külliyatı 2 . Cilt Nesefi Akaidi Şerhi
Necmüddîn Ömer Nesefî’nin kaleme aldığı Akâidü’n-Nesefiyye, ehl-i sünnet itikâdının en temel eserlerinden biridir ve günümüze kadar birçok âlim ve ârif tarafından bu esere şerh ve haşiyeler yazılmıştır. Elinizdeki eser, Melâmî Pîri Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî tarafından Akâidü’n-Nesefiyye’ye vahdet-i vücûd idrakiyle yapılan açıklamalardan oluşmaktadır. Eser, Muhammed Nûru’l-Arabî’nin Ustrumca Melâmî Dergâhı’nda yaptığı Akâidü’n-Nesefiyye derslerini, Ustrumcalı Şahkoloszâde Ömer Efendinin yazıya geçirmesiyle vücuda getirilmiş ve gelecek nesillere kıymetli bir kitap olarak miras bırakılmıştır.
Zâhirî ve bâtınî ilimleri kendisinde cem eden Nûru’l-Arabî’nin şeriat ve hakîkat dengesini gözeterek yazmış olduğu bu eserin okuyuculara faydalı olacağı kanaatindeyiz
Niyazi-i Mısri Divanı Şerhi
Hz. Pir’in ilahiyatı tertip edildiği günden bugüne turuk-ı aliyye mensupları tarafından zikir meclislerinde besteli olarak okunmuş veya sohbetlerde şerhedilmiştir. Bu şerhlerden birisi de Seyyid Muhammed Nuru’l-Arabi Hazretlerine (1813-1887) aittir.
Esasen Seyyid Hazretleri Mısır’da doğan ve Ana dili Arapça olan bir zat olduğu halde manevi bir sevk ile gelip yerleştiği Rumeli’nde bir Türk gibi yaşamış, sohbetlerini genellikle Türkçe yapmıştır. Niyazi-i Mısri Efendimizin değerini herkesten çok daha iyi anlayarak ihvanını onun manevi tecrübelerini anlattığı ve bir tasavvuf ilmihali olarak kaleme aldığı ilahiyatı ile eğiten Muhammed Nur elimizdeki bu ölümsüz şerhi gönül ehline miras bırakmıştır. Seyyid Hazretleri ihvanına şerhi yaparken muhtemelen Bulak baskısını (H. 1259/1843) esas almıştır. Bu nüshada 185 nutk-ı şerif mevcuttur.
Elinizdeki eser Seyyid Muhammed Nur’un M. 1875-1881 yılları arasında Hak aşıklarına yapmış olduğu derslerde tutulan notların terkibiyle ortaya çıkmıştır. Seyyid Hazretleri’nin görevlendirdiği dervişanın tuttuğu bu notlar daha sonra Hüseyin Şemsi Ergüneş Hazretleri (1968) tarafından karşılaştırma yapılarak tebyiz edilmiş ve son şekli verilmiştir. Bu eserde metnin Ali Muhittin Ergüneş’in elindeki müellif hattı ve şahsi kütüphanemizde bulunan istinsahı esas alınmıştır.